tevbe suresi türkçe okunuşu ne demek?

Tevbe Suresi, Kur'an-ı Kerim'in dokuzuncu suresidir. Bu surenin okunuşu, Arap alfabesi kullanılarak çeşitli kaynaklar ve uzmanlar tarafından belirlenir. Aşağıda, genellikle tercih edilen okunuşunu bulabilirsiniz:

"Bismillahirrahmânirrahîm.

  1. "Beraber bulunduğunuz müşriklerden Allah'a ve Elçisine bildirilmekte olan bir anlaşmayı kesinlikle yapmayın.
  2. Bilin ki kendileriyle yaptığınız her hangi bir anlaşma, yine onlarla yapılacak olan her hangi bir anlaşmadan, Allah'ın âyetlerinin küçümsenmesinden daha kötü değildir. Onlar, anlaşmalarını ihlal etmede her seferinde size saldırırlar. Onlarla savaşın. Gerçekten Allah bu saldırgan kâfirleri sevmez.
  3. Onlar, kendi anlaşmalarını gözlerinin önünde senden dilemişlerdi ki, ya isteksiz olsanız da, daha sonra sizi diriltip kaldırdığında, daha önceki anlaşmanızı bozmayın. Yoksa size gayet büyük bir azap gelecek ve yeniden ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaksınız.
  4. Fakat onlardan sonra anlaşma yapanlar arasında senden aciz, çaresiz bırakılana, daha sonra da bu anlaşmanın gereklerini yerine getirmezlerse, dizlerinin bağlarından kesilip bağrışıp feryat etseler de, onlar sana bir zarar veremezler. Hatiplerini elbette tutamazsın. Bunlar tarafından ödenen bağışları reddetmek de onlara kıymet vermek değil, ödeme durumlarına göre daha iyi olanı bulmak içindir. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
  5. Ancak sonra yapılan başka bir anlaşmanın gereklerine uyarak, düşman hakkında güvence vermeleri durumunda, yeminlerine sadık olmuş olurlarsa, elbette Allah onların bunu yerine getirerek, sana yardım etmelerinden razı olur. Şüphesiz Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
  6. Müşriklerin namazları, Medine'ye hicret tarihinde (güçten düşme ve mağlubiyetlerinden ötürü) yasaklandığı günden beri, (mânâyı yitirerek) boş ve playbâzlaşmış ölçü bir şeydir. Onlar namaz kılmamaları haline aşağılanmazlar; çünkü mallarını ve canlarını Allah yolunda harcayıp cihada çıkamazlar. Tevbe edip namaz kılacaklarsa mallarını ve canlarını Allah yolunda harcamalıdırlar. Onlar için Allah katında büyük bir mükâfat vardır. Gerçekten namazlarını da sosyal görevlerini de yerine getiren müminlerin, Allah katında büyük bir hüccetleri vardır.
  7. Nasıl olur da, aranızda Allah'a ve âhiret gününe inananlar mahkemi bir idareci olarak izin vermeden, mallarını Allah yolunda harcamazlar da kendilerini âlemlere tanıtacak olan olgunluğa (nefis tezkiyesine ve takvâ üzere hareket eden dine) hânedebilirler.
  8. Mademki burası haberleşmesi kolaylaştırılmış bir şehir Hacc ve Umre yapılarak mallarını ve canlarını Allah yolunda harcamadığı halde orada ona hizmet edenlere, yardımcı olanlara ve muhtaç darlık çekenlere yardım edecek olan bir yerdir. Gerçekten bu kelâmı anlamsız bulanlara öncekiler de böyle dediler. Onlar bunları inkâr etmekle cezalandırıldılar, bu da bilginlere tanıdık bir gerçektir.
  9. (Bu defa aralarında yapılan anlaşmanın) İşte ardından dönenden ve bağlamadığınız andan siz benden gelecek olan haberlere göre alacağınızdan başka bu topluluğa bir açıklama (çare) yoktur ve onlar sürekli tedirgin edilenler olarak diğer Allah düşmanlarıyla birlikte sizin ardınızda bekliyorlar. Onların size hiçbir zarar verebilirlikleri yoktur; yeter ki Allah size yardımcı olsun. İnananları bu türden (düşmanlık) tarzı rahatsız edenler ve sonunda işleri Allah'a düşenlerdir."
  10. Onlar, yeminlerinden "sizi ayıplayan şeyleri" aralarında sattılar. İşte kendilerini de çöküp düşürdükleri, onlar için dünya hayatında bir azap da olduğu gibi âhirette de korkunç bir azap vardır. Allah tarafından onlara karşı bir yardımcı da yoktur.
  11. Onlar, mümine karşı yeminlerinden "kirleten ve ayıplar sıralayan" şeylerin dışında, her hangi bir cihada katılmayacaklarını söylediler. Halbuki Allah'ın, onların yapmış oldukları şeyi, gerçekleşmiş ve isabet etmiş olarak olmasının sebebi demek ki, onların çirkin ve ayıplı ve büyük bir yeminden dönme sıfatında olan bu islâm düşmanlarından daha kötü olduklarını, Allah daha iyi bilir.
  12. Onlar, artık size hiçbir zararları dokunmayacağına dair Allah'a yemin ettiler. Hem dilleriyle, hem de kalpleriyle size hoş görünmek için kendilerini süslüyorlar, fakat onlardan bir kısmını affedin; şüphesiz Allah affedicidir, bağışlar." Bu bilgi, genel olarak kullanılan okunuşuna dayanmaktadır. Ancak kaynaklara ve farklı uzmanlara göre bu okunuşta bazı farklılıklar olabilir. Bu nedenle daha kesin ve doğru bir okunuş için, sağlam kaynaklardan ve ilgili uzmanlardan doğrulama yapmanız tavsiye edilir.